Hala adını konduramadığımız duygularımız var, şu tuhaf hayatta! Hani içine kapanmış bir çocuk kadar, ürkek ve masum ama bir acımasız katil kadar, gaddar ve kindar duygularımız. Bazen o kadar iyi niyetli oluruz ki, düşmanımız bizi tanımakta güçlük çeker, bazen o kadar kötü niyetli oluruz ki dostumuz korkar bizden!
Zamana ayak uyduramadığımızla ilgili bütün sorun yada zorluklarla yüzleşmekten korktuğumuzla ilgili. Belki çok mutlu olmaktan kaçarız kimi zaman! Bir beden üstümüze büyük gelir serzenişler...
Bazen gerçekleri duymak isteriz, bazen aldatıcı yalanlar bizi tatmin eder; yalan olduğunu bildiğimiz halde... O an inanmak istemeyiz, konduramayız yada yaşayamayacağımızı düşünürüz gerçeklerle. Karmaşık bir düzen, karmaşık bir dünya! Peki insanlar neden anlaşılabilir olsunlar ki bu kadar karmaşıklığın içerisinde?
Tüm gözlerin üzerinde olması kimi zaman mutlu eder, kimi zaman yalnızlık caziptir iç ve dış dünyamızda... Kimi zaman ne istediğimizi hiç bilemeyiz ve işte o noktada sorgulama başlar!
Ben kimim? Neden? gibi basit kelimeler olduğu kadar, içinden çıkılmaz sorular kaplar benliğimizi... Kimi zaman bir bulmaca gibi heyecanla çözeriz kendimizi... Yeni sayfa, yeni perde, yeni oyun...
Başlarız, sil baştan yeni hikayeye. Her seferinde daha zor olur, yeni hikayeler ama zamanla onlara da alışmasını biliriz, kabulleniriz, benimseriz...
Ve tekrar döneriz başa, en başa, bir daha başa, hep başa, hep başa...
Bu kısır döngü, döner... döner... döner... Biz yeni desek de, kaldığımız yerden devam eder gider...
Nasıl sıfırlanabilir ki hayat? Nasıl bir insan perde de kapanışını, gösterişli yaptıktan sonra, yenisine başlar? Yaşayış tarzı haricinde, benlikte yenilenen nedir onu sıfırlayan? Biraz daha taşlaşmış bir kalp... Biraz daha yalnızlaşmış bir ruh... Biraz daha kendimize verdiğimiz ama tutmayı bir türü zafiyetlerimiz yüzünden başaramadığımız sözlerimiz...
Hani suçlarız etrafımızdaki insanları ve onlar hep kötüdür... Bizim hiçbir günahımız yoktur, felek ya işte bize bir tekme daha atmıştır alt tarafı, kabul etmeyiz bizimde payımız olduğunu!
Ama bazen olur ki, pişmanlıklar, yapılan hatalar bizi içten içe kemirir. Ruhumuzdaki en son duyguya kadar sömürür... Hayatımızın kalıplaşmaya başladığı noktada ya kabulleniriz ya itiraz ederiz bu gidişata ama ne kadar savaşsak da çözüm; aslında çözümsüzlüktür!
İşte karmaşık bir şey; hayat kadar, dünya kadar, biz kadar!
-Kırmızı-